6 Aralık 2012 Perşembe
9 Kasım 2012 Cuma
4 Kasım 2012 Pazar
1 Kasım 2012 Perşembe
31 Ekim 2012 Çarşamba
26 Ekim 2012 Cuma
25 Ekim 2012 Perşembe
24 Ekim 2012 Çarşamba
23 Ekim 2012 Salı
20 Ekim 2012 Cumartesi
19 Ekim 2012 Cuma
17 Ekim 2012 Çarşamba
Şahsen sanatçıların Başbakanın seyahatlerinde bulunmasını normal karşılamıyorum..Lakin bunu normal karsılayanlarınızda elbette vardır.Bu yalakalık mıdır , değil midir sorusuna gelince, burada genelleme yapılmayıp isim isim ayrı ayrı tahlil edilmesi gerektiğini düşünüyorum...Aralarında öyle isimler var ki ne yalakalığa ne de başka bir şeye ihtiyaçları var ama bazıları içinse aynı söylemek maalesef ki mümkün değil...Aşağıda Sertap Erener örneği var.. Karar artık sizlerin...Ama genelleme yapmaktan sakınmamız lazım...
DEVAMI:STARİH'DE
DEVAMI:STARİH'DE
16 Ekim 2012 Salı
15 Ekim 2012 Pazartesi
13 Ekim 2012 Cumartesi
11 Ekim 2012 Perşembe
9 Ekim 2012 Salı
Cyrano de Bergerac İstemem Eksik Olsun Tiradı (HD)
Tırmanma! Varsın boyun olmazın söğüt kadar,
Bulutlara çıkmazsa yaprakların ne zarar?
Kavaklar sıra sıra dikilse de karşına
Boy ver, dayanmaksızın, yalnız ve tek başına!
8 Ekim 2012 Pazartesi
olmazı isteme benden.wmv
Ben bir rüzgarım, bulutlar taşırım
Esme deme bana, ben eserek yaşarım
Ben bir ırmağım, dağlardan coşarım
Akma deme bana, ben akarak yaşarım
4 Ekim 2012 Perşembe
27 Eylül 2012 Perşembe
Bu yazıyı her TÜRK vatandaşı okumalı ve nerden nereye nasıl geldiğimizi öğrenmeli...
Devamı;STARİH'de
İsmet Paşa için Atatürk ile ilgili bir kaç nahoş anektod ağızdan ağıza dolaşır...Doğru veya yanlış...Umarım yanlıştır...Ancak İsmet Paşa'nın İstiklal harbindeki kahramanlıklarının yanında özellikle Lozan daki müzakerelerdeki başarısı tartışılamaz...İşte yukarıda okuduğunuz şartlardaki bir memleketin masa başındaki müzakerecisiydi İsmet Paşa..
Lozan müzakerelerinin kitabını okudum ve hep kendimi İsmet Paşanın yerine koydum..İçimi devamlı bir sıkıntı kapladı ve bedbinliğe düştüm .. Bu şartlardaki bir ülkenin sözcülüğünü yapmak ve masadaki devler arasından başarıyla ayrılmak neredeyse imkansız görünmüştü gözüme...Ancak Hasta adam tabir edilen Türkiye başta Başkomutanın ardından Lozan delegesinin ince taktikleriyle masadan zaferle kalktı..
İsmet Paşa için Atatürk ile ilgili bir kaç nahoş anektod ağızdan ağıza dolaşır...Doğru veya yanlış...Umarım yanlıştır...Ancak İsmet Paşa'nın İstiklal harbindeki kahramanlıklarının yanında özellikle Lozan daki müzakerelerdeki başarısı tartışılamaz...İşte yukarıda okuduğunuz şartlardaki bir memleketin masa başındaki müzakerecisiydi İsmet Paşa..
Lozan müzakerelerinin kitabını okudum ve hep kendimi İsmet Paşanın yerine koydum..İçimi devamlı bir sıkıntı kapladı ve bedbinliğe düştüm .. Bu şartlardaki bir ülkenin sözcülüğünü yapmak ve masadaki devler arasından başarıyla ayrılmak neredeyse imkansız görünmüştü gözüme...Ancak Hasta adam tabir edilen Türkiye başta Başkomutanın ardından Lozan delegesinin ince taktikleriyle masadan zaferle kalktı..
NEŞET ERTAŞ USTANIN ARDINDAN
Evet, çoğu insan için o “Bozkırın Tezenesiydi” ama bana sorarsanız Neşet Ertaş’ı bütünleyen esas özelliği onun Anadolu’nun “Son Abdalı” olmasıdır. Neşet Ertaş, ta Selçuklulardan, Anadolu Beyliklerinden, Osmanlı’dan ve nihayet Cumhuriyetten beri saraylara, köşklere, sahilhanelere yakın olan konformist sanatçılardan olmamış, onların retoriğini daima reddetmiş, kökenleri Kalenderiliğe, Vefailiğe, Haydariliğe uzanan non-konformist akımın sesi, sanatçısı olmuştur.
Bu yüzdendir ki Neşet Ertaş “devlet sanatçılığını” geri çevirmiş, bu yüzdendir ki Kırşehir’i, Ankara’yı, İzmir’i kendine mekân tutmuştur. 2000’li yıllarda Neşet Ertaş kendisini “yükselen trend” yapan “asilci”, “seçkinci” çakma burjuvaziye Abdal kimliği kâmilliği ile yalnızca gülümsemiştir.
Onu yıllar boyu dinleyenler bizatihi “halk”ın kendisidir. Zamansız yağan yağmurda içi kararan çiftçi, başlık parası için Almanya’ya giden yiğit civan, hiçbir zaman yamasız çorap giyemeyen inşaat amelesi, yılda bir defa, o da bayram arifesinde bit pazarından ayakkabı alabilen devlet kapısındaki odacıdır.
Neşet Ertaş, asaleti siyah ya da beyazda arayan zihniyeti reddeder. Çünkü itikadı, tekdüzeliği ölüm sayar! Onun rengi alacalar, bulacalar, cangıllardır; çünkü hayat bundadır.
Dikkatli dinleyin: Neşet Ertaş’ın müziğinde mücerret bir karamsarlık değil, karanlığın sonundaki ışık vardır. Bu, derlediği bozlaklarda bile böyledir. Neşeli oyun havasına kederi, kederli uzun havasına mutluluğu gizleyebilecek kadar da diyalektiği içselleştirmiş bir Abdaldır.
Neşet Ertaş Anadolu’ydu, Anadolu da Neşet Ertaş’tı. “Son Abdal”ın kaybıyla Anadolu’muzdan da bir parçayı yitirdik.
Nurlar içinde yat, güzel ve kâmil insan.
Bu yüzdendir ki Neşet Ertaş “devlet sanatçılığını” geri çevirmiş, bu yüzdendir ki Kırşehir’i, Ankara’yı, İzmir’i kendine mekân tutmuştur. 2000’li yıllarda Neşet Ertaş kendisini “yükselen trend” yapan “asilci”, “seçkinci” çakma burjuvaziye Abdal kimliği kâmilliği ile yalnızca gülümsemiştir.
Onu yıllar boyu dinleyenler bizatihi “halk”ın kendisidir. Zamansız yağan yağmurda içi kararan çiftçi, başlık parası için Almanya’ya giden yiğit civan, hiçbir zaman yamasız çorap giyemeyen inşaat amelesi, yılda bir defa, o da bayram arifesinde bit pazarından ayakkabı alabilen devlet kapısındaki odacıdır.
Neşet Ertaş, asaleti siyah ya da beyazda arayan zihniyeti reddeder. Çünkü itikadı, tekdüzeliği ölüm sayar! Onun rengi alacalar, bulacalar, cangıllardır; çünkü hayat bundadır.
Dikkatli dinleyin: Neşet Ertaş’ın müziğinde mücerret bir karamsarlık değil, karanlığın sonundaki ışık vardır. Bu, derlediği bozlaklarda bile böyledir. Neşeli oyun havasına kederi, kederli uzun havasına mutluluğu gizleyebilecek kadar da diyalektiği içselleştirmiş bir Abdaldır.
Neşet Ertaş Anadolu’ydu, Anadolu da Neşet Ertaş’tı. “Son Abdal”ın kaybıyla Anadolu’muzdan da bir parçayı yitirdik.
Nurlar içinde yat, güzel ve kâmil insan.
Ö.T
26 Eylül 2012 Çarşamba
13 Eylül 2012 Perşembe
10 Eylül 2012 Pazartesi
9 Eylül 2012 Pazar
8 Eylül 2012 Cumartesi
5 Eylül 2012 Çarşamba
2 Eylül 2012 Pazar
1 Eylül 2012 Cumartesi
27 Ağustos 2012 Pazartesi
25 Ağustos 2012 Cumartesi
20 Ağustos 2012 Pazartesi
19 Ağustos 2012 Pazar
17 Ağustos 2012 Cuma
16 Ağustos 2012 Perşembe
15 Ağustos 2012 Çarşamba
14 Ağustos 2012 Salı
12 Ağustos 2012 Pazar
10 Ağustos 2012 Cuma
8 Ağustos 2012 Çarşamba
5 Ağustos 2012 Pazar
3 Ağustos 2012 Cuma
28 Temmuz 2012 Cumartesi
26 Temmuz 2012 Perşembe
25 Temmuz 2012 Çarşamba
18 Temmuz 2012 Çarşamba
15 Temmuz 2012 Pazar
YAZLIKÇILAR BU HABER SİZE GELİYOR
http://www.sahibinden.com/
13 Temmuz 2012 Cuma
Habertürk / Airport: Güntay Şimşek'in Konuğu Aydın Boysan (Mimar, Gazete...
DİNLEMEKTEN ÇOK BUYUK KEYIF ALDIGIM DEĞERLERİMİZDEN
12 Temmuz 2012 Perşembe
10 Temmuz 2012 Salı
play dead baillie
Hello everybody;
If you need a good for the week watch this quick video for a hearty laugh. I've watched it 5 times and laugh every time. Let me know if you like it as much as I do. Enjoy!!
-Seyhan Deniz -ColdwellBanker Denge Gayrımenkul-
9 Temmuz 2012 Pazartesi
8 Temmuz 2012 Pazar
Burada yağmur yağıyor
Aralıksız yağıyor günlerdir
Ama sen yine de şemsiyeni
Almadan gel ilk otobüsle
Buğulanan camlara usulca
Yüzünü çiziyorum ki yüzün
Bir yağmur damlası olup
Düşüyor yapraklarına gülün
Güller de bozamıyor bu uzun
Karanlık sessizliğini kentin
Anılarını yitiriyor sokaklar
Bezirgânlaşıyor bulvar ışıkları
Tarih de kekemeleşiyor bazen
Ki o zaman aşktır tek bilici
Aşksa yürümek gibi bir şey
Duyabilmek kuşların gelişini
Anısı bizsek eğer bu kentin
Unuttuğu türküler bizsek
Acıyı rehin bırakıp bir güle
Anımsatmalıyız bunları bir bir
Sonra yürümeliyiz seninle
Sokaklara caddelere çıkmalıyız
Belki bir aşktır bu kentin
Belleğini geri getirecek olan
Burada yağmur yağıyor ama sen
Şemsiyeni almadan gel yine de
Özletiyor bu çılgın sağanak seni
Sırılsıklam özletiyor biliyor musun
Özletiyor Seni Bu Yağmurlar // Ahmet Telli
Aralıksız yağıyor günlerdir
Ama sen yine de şemsiyeni
Almadan gel ilk otobüsle
Buğulanan camlara usulca
Yüzünü çiziyorum ki yüzün
Bir yağmur damlası olup
Düşüyor yapraklarına gülün
Güller de bozamıyor bu uzun
Karanlık sessizliğini kentin
Anılarını yitiriyor sokaklar
Bezirgânlaşıyor bulvar ışıkları
Tarih de kekemeleşiyor bazen
Ki o zaman aşktır tek bilici
Aşksa yürümek gibi bir şey
Duyabilmek kuşların gelişini
Anısı bizsek eğer bu kentin
Unuttuğu türküler bizsek
Acıyı rehin bırakıp bir güle
Anımsatmalıyız bunları bir bir
Sonra yürümeliyiz seninle
Sokaklara caddelere çıkmalıyız
Belki bir aşktır bu kentin
Belleğini geri getirecek olan
Burada yağmur yağıyor ama sen
Şemsiyeni almadan gel yine de
Özletiyor bu çılgın sağanak seni
Sırılsıklam özletiyor biliyor musun
Özletiyor Seni Bu Yağmurlar // Ahmet Telli
cevdet bağca yasaklarda sevdim
Cevdet Bağca - Ben Seni Yasaklarda Sevdim
sabahı öptüm gözlerinde
geceyi yaktım
ateşi aldım dudağından
sözleri yaktım..
ben seni uzaklarda
ben seni tuzaklarda
ben seni yasaklarda sevdim
ben seni yasaklarda...
COŞUMCULAR
Bile bile yaşayamayacağımız o günlerde
Göremeyeceğimiz günler için dövüştük
Kavgamızın şiir olması bundan
Adları gazetelere bile geçmedi bizimkilerin
Bir haberlik değerleri bile yoktu ölenlerin
Ancak haber olabildiler
Yakalandılar yargılandılar tutuklandılar
Buza yazmadık yazımızı yine de
Alınterimizle kanımızla
Coğrafyaya kazıdık acımızı
Ki açsın diye güller parmağımızın değdiği her yerden
Eğilip karanlıklarını zindanların
İplik iplik ışıklar yarattık
Duvarların taşlarında öğüttük umutsuzluğu
Yepyeni umutlar ürettik
Yetmiş kez öldürülsek yine yediverendik
Ummadık beklemedik kendimize bir şey
Ne bu dünyadan ne ötekinden
Zamanın örsünde döğe döğe
Tava gelsin diye güzel yarınlar
Ki yaşamadan gördüğümüz
Ki bin kez aldatıldıksak yine de inandığımız
En uzaktakine bile elimizi uzattık
Düşlerimize yaklaştık
Geldik gittik bilemedik
Öyle bir coşumcu kuşaktık
AZİZ NESİN
Bile bile yaşayamayacağımız o günlerde
Göremeyeceğimiz günler için dövüştük
Kavgamızın şiir olması bundan
Adları gazetelere bile geçmedi bizimkilerin
Bir haberlik değerleri bile yoktu ölenlerin
Ancak haber olabildiler
Yakalandılar yargılandılar tutuklandılar
Buza yazmadık yazımızı yine de
Alınterimizle kanımızla
Coğrafyaya kazıdık acımızı
Ki açsın diye güller parmağımızın değdiği her yerden
Eğilip karanlıklarını zindanların
İplik iplik ışıklar yarattık
Duvarların taşlarında öğüttük umutsuzluğu
Yepyeni umutlar ürettik
Yetmiş kez öldürülsek yine yediverendik
Ummadık beklemedik kendimize bir şey
Ne bu dünyadan ne ötekinden
Zamanın örsünde döğe döğe
Tava gelsin diye güzel yarınlar
Ki yaşamadan gördüğümüz
Ki bin kez aldatıldıksak yine de inandığımız
En uzaktakine bile elimizi uzattık
Düşlerimize yaklaştık
Geldik gittik bilemedik
Öyle bir coşumcu kuşaktık
AZİZ NESİN
Bakıyorsun, bakıyorsun, bakıyorsun... Sonra bırakıp elinden gazeteyi, düşürüp televizyonun kumandasını, şöyle diyorsun: “Bundan daha fazlası olmalı!” Pencerenden bakıyorsun hayata, memlekete, insanlarına. Kan gövdeyi götürmüyor, evet. Ama küf gibi, nem gibi bir şey var içten içe her şeyi çürüten. İnsanın içini sıkan bir sessizlik. “İnsanlar nerede?” diyorsun, “Bir ben miyim dayanamayan?” Hiç komik olmayan, dev bir şakanın içinde sıkışıp kalmış gibisin. “Bir şey olacak herhalde” diyorsun, “Eninde sonunda bir yerinden açılacak bu tuhaf hava... Herhalde.” Düşünüyorsun: “Bu böyle gitmeyecektir herhalde” diyorsun, “Gidememeli.” Ece Temelkuran
5 Temmuz 2012 Perşembe
4 Temmuz 2012 Çarşamba
http://webtv.hurriyet.com.tr/4/34557/0/1/aziz-yildirim-metris-ten-boyle-cikti.aspx
AZİZ YILDIRIM METRİS'TEN BÖYLE ÇIKTI
İzleme Sayısı: 60,205
Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım’ın Metris Cezaevi’nden çıkışını bekleyen taraftarlar, cezaevi önündeki Eski Edirne Asfaltı araç trafiğine kapattı. Taraftarların oluşturduğu yoğunluk nedeniyle bu yola çıkan bağlantı yollarında trafik de felç oldu. Yıldırım, cezaevinden çıkar çıkmaz taraftarları selamladı. 10 yaşlarında bir çocuk Aziz Yıldırım'ı yanaklarından öptü. Bir süre sonra cipine binen Yıldırım taraftarların yoğun tezahüratları üzerinde cipinden yeniden çıktı ve taraftarları selamlamaya başladı. Yıldırım'ın içinde bulunduğu cipin önü kesildi. Taraftarlar cep telefonlarıyla Yıldırım'ı görüntülemek için birbirleriyle yarıştı. Yıldırım da taraftarları el salllayarak ellerini tutarak selamladı. Daha sonra bir taraftardan aldığı Fenerbahçe atkısını boynuna taktı.
2 Temmuz 2012 Pazartesi
1 Temmuz 2012 Pazar
30 Haziran 2012 Cumartesi
27 Haziran 2012 Çarşamba
25 Haziran 2012 Pazartesi
24 Haziran 2012 Pazar
23 Haziran 2012 Cumartesi
Kayahan- sensiz olmaz ki
Sevgilim olsun istemiyorum.
Sevdiğim olsun istiyorum.
Hergün “görmek” değil.
Benim olduğunu bilmek istiyorum!
Elini tutmak değil.
Kıyamadan sadece gözlerine bakmak istiyorum!
2 gün değil ebediyen sürsün istiyorum!
Uğruna ölmek değil.
O'nun için yaşamak istiyorum!
Cemal Süreya
22 Haziran 2012 Cuma
21 Haziran 2012 Perşembe
20 Haziran 2012 Çarşamba
Gecenlerde tv de tamirat yapilan bir okulda Atatürk portrelerinin cöpe atildigini gösterdi.Ardindan Türkce Olimpiyatlar icin basilan hatira paralardan Atatürk resminin cikartildigi ve bu paralarin alis veriste kullanildigi ortaya cikti.Yavas yavas alistirmaya basladilar.Turgut Özal zamaninda Japon egitim uzmanlarinin dedigi gibi milli ruh birakmadilar.Bizim politikacilarimiz Kindar ve Dindar bir nesil yetistirirken milli ruhu öldürüyor.Japonlar Hirosima ve Nagazagi'deki Atom bombasi etkisiyle cöl olmus alanlari göstererek calismanin cagdaslasmanin önemini anlatarak milli ruhu canlandiriyor.Milli bayramlarimizinda yakin bir gelecekte akibeti belli :(((
19 Haziran 2012 Salı
Somebody That I Used to Know - Walk off the Earth (Gotye - Cover)
SİZİ BİLMEM AMA BEN KOPTUM VALLA IZLERKEN ,SAĞDAKI SAKALLI ABIMIZIN İŞİ PEK ZORMUS YAHUUU:)))
18 Haziran 2012 Pazartesi
17 Haziran 2012 Pazar
Bu sabah uyandiginizda bugunu babaniza sarilarak kutladiysaniz ya da
telefonda sesini duyabildiyseniz cok sanslisiniz vaktiniz varken kiymetini
bilin..Çunku telefonunuzdan numarasini silmeye cesaret edemeyip "aradiginiz
numara kullanilmamaktadir" sesini defalarca duymakta var..Seni cok seviyor ve
ozluyorum babacigim..Basta omzumdaki ucuncu melek babamin,bize yadigari
agbimin olmak uzere tum babalarin babalar gunu kutlu olsun..
16 Haziran 2012 Cumartesi
15 Haziran 2012 Cuma
14 Haziran 2012 Perşembe
13 Haziran 2012 Çarşamba
12 Haziran 2012 Salı
İstanbul'un Nazım Planı-Sunay Akın'nın kıtabından
Radyo ıstasyonunda kadın ustune bır soylesıye tanık oluyorum.Konuk yazar tesetturun gereklılıgını anlatmak çabasıyla karpuzu ornek verıyor.Karpuz sergısınde satılan malın ıyı oldugunu anlatabılmek ıcın bazı karpuzlar bıcakla kesılerek içleri gosterılırmıs.Herkes o karpuzlara bakar ama almazmış!Tesetture uymayan yanı saclarını ortmeyen,kolu bacagı acık olan kadınlar sergıde ıcı gorunen karpuzlar gıbıymıs.Iyı de dın kardesım ''kapalı'' karpuzları da almak için onca insan ellemıyor mu? Kurcalamıyor mu orasını burasını?...
Sunay AKIN
Sunay AKIN
11 Haziran 2012 Pazartesi
Şu Fenerbahçe Klübünü de anlamak iyice zorlaşmaya
başladı, yahu kardeşim 1 seneye yakındır Futbol
yüzünden çektiklerinizden taraflı tarafsız herkese
sıkıntılar geldi sizler hala , Amatör şube
sevdalarınızdan, Alt yapıya eğilmekten yani özetle
SPOR KLÜBÜ olma prensiplerinizden bir adım bile geri
atmadınız
...
NE İNATÇI ADAMLARSINIZ SİZLER YAHU !!!!!!!!!!!!!!!!
Bugün spor'a ağırlık verelim.Pardon Fenerbahçe'me:))
Amatör Branşlar ve de Alt yapı başarılarıyla ilgili haberleri vermeye devam edeceğim...Yıllardır uğraşa uğraşa ve Basketbol ile Voleybolün de Spor olduğunu yaza yaza belki de bir yerlere geldik ...Umarım zaman içinde ülkede başka sporlar da olduğunu da hazmedeceğiz...İNATLA DEVAM !!!!
Devamı:SSPORDA:)))
Devamı:SSPORDA:)))
9 Haziran 2012 Cumartesi
5 Haziran 2012 Salı
4 Haziran 2012 Pazartesi
SŞİİR
Öyle bir ağlasam,
öyle bir ağlasam ki çocuklar
Size hiç gözyaşı kalmasa.
Öyle bir aç kalsam,
öyle bir aç kalsam ki çocuklar
size hiç açlık kalmasa.
Öyle bir ölsem,
öyle bir ölsem ki çocuklar
size hiç ölüm kalmasa.”
Aziz Nesin
öyle bir ağlasam ki çocuklar
Size hiç gözyaşı kalmasa.
Öyle bir aç kalsam,
öyle bir aç kalsam ki çocuklar
size hiç açlık kalmasa.
Öyle bir ölsem,
öyle bir ölsem ki çocuklar
size hiç ölüm kalmasa.”
Aziz Nesin
3 Haziran 2012 Pazar
2 Haziran 2012 Cumartesi
Leonard Cohen - Everybody knows (live in London, 2008)
--“Herkes biliyor, geminin su aldığını, herkes biliyor, kaptanın yalan söylediğini…”
SŞİİR
Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;
Ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kadar mutlusun
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,
Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..
İşte budur hayat!
İşte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
Sevdiğin kadar sevilirsin...
*Can Yücel
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;
Ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kadar mutlusun
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,
Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..
İşte budur hayat!
İşte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
Sevdiğin kadar sevilirsin...
*Can Yücel
1 Haziran 2012 Cuma
31 Mayıs 2012 Perşembe
30 Mayıs 2012 Çarşamba
29 Mayıs 2012 Salı
BİLGİLENMECE
Yeryüzünün aldığı yağmur oranı 10 yıllık aralıklarda artar.
Bu sene (2012) dünyanın periyodik olarak en çok yağmur alan yıllarından biri olacak, bu nedenle yediğiniz kayısı, şeftali, kiraz, vişne, karpuz, kavun, erik vb. meyvelerin çekirdeklerini lütfen çöpe atmayın, hele çöp poşetlerine ASLA hapsetmeyin.
Mümkünse herhangi bir yerde toprağın 10 cm altına gömün.
Üzerine de bir bardak su dökün.
Gömme imkanınız yoksa bir poşette bu çekirdekleri biriktirip yanınıza alın ( yada arabanıza koyun) arsa, tarla, toprak yol kenarı, yamaç gibi toprağı gördüğünüz alanlara bu çekirdeklerinizi savurun, korkmayın bu çevre kirliliği değildir aksine çevre için yeni hayattır.
Doğa hemen o yeni çekirdekleri kucaklar ve besler…
Yapacağınız en kötü hareket çekirdekleri poşetlere hapsetmektir !
Bunu yapmayın ve yaptırmayın.
Yapılan çalışmalarda doğaya başıboş atılan yada dikilen bu çekirdeklerin en az yarısının yeşerip ağaç veya bitki olduğu kanıtlanmış.
En büyük israflardan birisi meyve çekirdeklerinin çöpe atılması, ülkemiz adına küçümsenemeyecek büyük bir servet...
Daha yeşil bir ülke için, daha temiz hava için, toprak kaymasını önlemek ve yeni nesillerimize yeşil bir dünya bırakmak için hep birlikte elimizden geldiğince meyve çekirdeği gömelim, savuralım, fırlatalım…
Bu uygulama TEMA tarafından başlatıldı ve bilinçli toplum olarak bizlerin desteklerini bekliyor, Doğaya yardım etmek, gelecekte etrafımızı saracak beton ve gökdelenlerden alamayacağımız oksijeni karşılamak için bile bu çekirdeklerden çıkacak ağaçlara ihtiyacımız olacaktır.
Poşete koymadığınız her çekirdek için şimdiden teşekkürler...!
~Tema Vakfı~
Bu sene (2012) dünyanın periyodik olarak en çok yağmur alan yıllarından biri olacak, bu nedenle yediğiniz kayısı, şeftali, kiraz, vişne, karpuz, kavun, erik vb. meyvelerin çekirdeklerini lütfen çöpe atmayın, hele çöp poşetlerine ASLA hapsetmeyin.
Mümkünse herhangi bir yerde toprağın 10 cm altına gömün.
Üzerine de bir bardak su dökün.
Gömme imkanınız yoksa bir poşette bu çekirdekleri biriktirip yanınıza alın ( yada arabanıza koyun) arsa, tarla, toprak yol kenarı, yamaç gibi toprağı gördüğünüz alanlara bu çekirdeklerinizi savurun, korkmayın bu çevre kirliliği değildir aksine çevre için yeni hayattır.
Doğa hemen o yeni çekirdekleri kucaklar ve besler…
Yapacağınız en kötü hareket çekirdekleri poşetlere hapsetmektir !
Bunu yapmayın ve yaptırmayın.
Yapılan çalışmalarda doğaya başıboş atılan yada dikilen bu çekirdeklerin en az yarısının yeşerip ağaç veya bitki olduğu kanıtlanmış.
En büyük israflardan birisi meyve çekirdeklerinin çöpe atılması, ülkemiz adına küçümsenemeyecek büyük bir servet...
Daha yeşil bir ülke için, daha temiz hava için, toprak kaymasını önlemek ve yeni nesillerimize yeşil bir dünya bırakmak için hep birlikte elimizden geldiğince meyve çekirdeği gömelim, savuralım, fırlatalım…
Bu uygulama TEMA tarafından başlatıldı ve bilinçli toplum olarak bizlerin desteklerini bekliyor, Doğaya yardım etmek, gelecekte etrafımızı saracak beton ve gökdelenlerden alamayacağımız oksijeni karşılamak için bile bu çekirdeklerden çıkacak ağaçlara ihtiyacımız olacaktır.
Poşete koymadığınız her çekirdek için şimdiden teşekkürler...!
~Tema Vakfı~
28 Mayıs 2012 Pazartesi
Tüm Annelere ve Anne Adaylarına KUCAK DOLUSU SEVGİ ve SAYGILAR~~
ANNEM HAKLIYMIŞ.
Annem derdi ki: “Terli terli su içme ”
İçten içe kızardım ona
Oyunun en tatlı yerinde
Bu müdahale de niye?
Hastalanınca anlardım ki!
Annem haklıymış
Annem derdi ki: “Sakın geç kalma”
Meraklanırmış sonra
İçten içe hayıflanırdım ona
Gidenin dönmesini beklerken anladım ki !
Annem haklıymış
Annem derdi ki: “Odanı dağıtma”
İçten içe karşı gelirdim ona
Toparlamayı erteleyip dururken
Hayatımı dağıttığım anlarımda anladım ki !
Annem haklıymış
Annem derdi ki: “Öfkende fakir ol, sevginde zengin”
İçten içe önemsemezdim bakışlarımla
Kırdığım kalpleri telafi edemediğimde anladım ki !
Annem haklıymış
Annem derdi ki: “Tek kişilik yaşama”
Diğer türlüsü bencillik olur
Sevilmezmişim sonra
İçten içe güler geçerdim bu kelâma
Yalnızlık ağır gelmeye başlayınca anladım ki !
Annem haklıymış
Annem derdi ki: “Doğal ol, yapmacık olma”
İçten içe burun kıvırırdım ona
Ezberlediğim yaşam biçiminin tatsızlığını fark edip
Rollerimi karıştırmaya başlayınca anladım ki !
Annem haklıymış
Annem derdi ki: “Gençliğinin kıymetini bil, geri gelmez bir daha”
İçten içe sitemkâr davranırdım ona
Yüzümdeki çizgiler
Saçımdaki beyazlar zafer kazandıkça anladım ki !
Annem haklıymış
Annem derdi ki: “Bir dilek tut, gerçek olana kadar çabala”
İçten içe söylemesi kolay, yapması zor derdim ona
Hayatımı sorgulamaya başlayıp
Sürekli yapamadıklarım aklıma geldiğinde anladım ki !
Annem haklıymış
Annem derdi ki: “Bu sözlerimi kullan, yabana atma”
Şimdi…
İçten içe teşekkür ediyorum ona
Çünkü…
Ben de bir anneyim
Bana miras kalan bu cümleleri sarf ederken bileceğim ki !
Ben haklıyım..
ANNEM HAKLIYMIŞ.
Annem derdi ki: “Terli terli su içme ”
İçten içe kızardım ona
Oyunun en tatlı yerinde
Bu müdahale de niye?
Hastalanınca anlardım ki!
Annem haklıymış
Annem derdi ki: “Sakın geç kalma”
Meraklanırmış sonra
İçten içe hayıflanırdım ona
Gidenin dönmesini beklerken anladım ki !
Annem haklıymış
Annem derdi ki: “Odanı dağıtma”
İçten içe karşı gelirdim ona
Toparlamayı erteleyip dururken
Hayatımı dağıttığım anlarımda anladım ki !
Annem haklıymış
Annem derdi ki: “Öfkende fakir ol, sevginde zengin”
İçten içe önemsemezdim bakışlarımla
Kırdığım kalpleri telafi edemediğimde anladım ki !
Annem haklıymış
Annem derdi ki: “Tek kişilik yaşama”
Diğer türlüsü bencillik olur
Sevilmezmişim sonra
İçten içe güler geçerdim bu kelâma
Yalnızlık ağır gelmeye başlayınca anladım ki !
Annem haklıymış
Annem derdi ki: “Doğal ol, yapmacık olma”
İçten içe burun kıvırırdım ona
Ezberlediğim yaşam biçiminin tatsızlığını fark edip
Rollerimi karıştırmaya başlayınca anladım ki !
Annem haklıymış
Annem derdi ki: “Gençliğinin kıymetini bil, geri gelmez bir daha”
İçten içe sitemkâr davranırdım ona
Yüzümdeki çizgiler
Saçımdaki beyazlar zafer kazandıkça anladım ki !
Annem haklıymış
Annem derdi ki: “Bir dilek tut, gerçek olana kadar çabala”
İçten içe söylemesi kolay, yapması zor derdim ona
Hayatımı sorgulamaya başlayıp
Sürekli yapamadıklarım aklıma geldiğinde anladım ki !
Annem haklıymış
Annem derdi ki: “Bu sözlerimi kullan, yabana atma”
Şimdi…
İçten içe teşekkür ediyorum ona
Çünkü…
Ben de bir anneyim
Bana miras kalan bu cümleleri sarf ederken bileceğim ki !
Ben haklıyım..
ALINTI!!! TC NIN HALINI ANLATAN
An itibarıyla ve kötümser bir bakış açısıyla memleketimin tüm insanlarının, öyle ki sezaryan konusunda fetva veren politikacısından, Arena'yı dolduran halka, Behzat Ç'ye baskıları protesto edenlerden intihar eylemcisi ölüme tapanlarına kadar çıldırmış olabileceğini düşünmekteyim. İyimser baktığımda ise memleketimin ve insanlarının dünyada benzeri olmayan bir sosyoloji ve hatta kültürel antropoloji laboratuvarı olduğunu düşünmekteyim. (en iyisi patlamış mısır yiyerek seyretmek galiba...)
24 Mayıs 2012 Perşembe
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)